Sahra Çölünde Kamp Yapmak ; Fas’da Geçen 1 Hafta ! Chefchaouen – Mavi İnci , Bir Üniversite Şehri: Fez , Et Taous: Çölün Ortasında Bir Gece,
Herkese yeniden selam! Fas’da geçirdiğim bir haftada neler yaptığım ve neleri yaptığıma pişman olduğumdan bahsedeceğim bugün. Şimdiden keyifli okumalar 😀
Chefchaouen – Mavi İnci
Başlıklar
Hayatımın en güzel seyahatlerinden biri olan bu gezide Fas’ın büyüleyici kasabası Chefchaouen’ı keşfetme fırsatı buldum. Bu küçük kasaba, hem görsel şölen sunan mimarisiyle hem de huzur veren atmosferiyle beni derinden etkiledi. Chefchaouen, Fas’ın kuzeybatısında, Rif Dağları’nın eteklerinde yer alan bir mavi cennet.
Chefchaouen’a adım attığım anda, masal gibi bir dünyaya girdiğimi hissettim. Burada her şey maviye boyanmış! Evler, kapılar, merdivenler, hatta sokaklar bile… Sanki gökyüzü yeryüzüne inmiş gibi.
Mavinin bu kadar farklı tonunu bir arada görmek inanılmaz bir deneyimdi.
Buranın yerlileri, bu geleneği Yahudi mültecilerden aldıklarını ve mavinin onları kötülüklerden koruduğuna inandıklarını söylüyorlar. Kim bilir, belki de bu yüzden kasaba bu kadar huzur dolu.
Sokaklar arasında kaybolmak, her köşede yeni bir sürprizle karşılaşmak inanılmaz keyifliydi. Renkli çiçeklerin süslediği daracık sokaklarda yürürken, yerel halkın sıcak gülümsemeleri ve misafirperverliğiyle karşılaştım.
Çarşıda dolaşırken yerel el sanatları, renkli kumaşlar ve enfes baharatlar arasında kaybolmak mümkündü.
Bir an durup, otantik bir halıcının önünde oturdum ve yün halıların nasıl dokunduğunu izledim. Her bir ilmeğin, sabır ve emekle nasıl bir sanat eserine dönüştüğüne tanıklık etmek büyüleyiciydi.
Chefchaouen’ın mutfağı da en az kasabanın kendisi kadar renkli ve lezzetli. Ufak bir restoranın terasında oturup, enfes bir tagine yedim.
Fas mutfağının bu meşhur yemeği, baharatlarla dolu aroması ve yumuşacık etiyle damaklarımı şenlendirdi. Yanında da taptaze nane çayı… Her yudumunda farklı bir tat, farklı bir hikaye.
Bir Üniversite Şehri: Fez
Chefchaouen’daki günümün ardından, sıradaki durağım Fas’ın kültürel başkenti Fez oldu. Chefchaouen’dan Fez’e ulaşmak yaklaşık 3,5-4 saatlik bir yolculuk gerektiriyor. Bu süre zarfında, Fas’ın muhteşem doğal manzaraları eşliğinde, yol boyunca yeşilin ve kahverenginin farklı tonlarına şahit oldum.
Fez’e vardığımda, şehirdeki tarih kokusu beni hemen sarıverdi. Fez, binlerce yıllık geçmişiyle, adeta bir açık hava müzesi gibi. Şehrin her köşesi, tarihi ve kültürel zenginliklerle dolu. Fez’in kalbinde yer alan Medina, dünyanın en büyük araçsız kentsel alanı ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Medina’nın dar sokakları, labirentvari yapısı ve tarihi dokusu beni büyüledi.
Sonrasında, Fez’in ünlü deri tabakhanelerini ziyaret etmek de unutulmaz bir deneyim oldu.
Chouara Tabakhanesi, yüzyıllardır aynı yöntemlerle deri işleyen ustaların çalıştığı bir yer. Renkli havuzlarda derilerin boyandığını izlemek, hem gözlerime hem de burnuma hitap eden ilginç bir deneyimdi. Tabakhanelerin yoğun kokusu için verilen nane yaprakları, burada gezerken yanınızda bulundurmanız gereken bir yardımcı.
Fez, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle gerçekten büyüleyici bir şehir. Chefchaouen’ın huzurlu atmosferinden sonra Fez’in canlı ve enerjik yapısı, Fas’ın farklı yüzlerini keşfetmemi sağladı.
Her köşesi ayrı bir hikaye anlatan bu şehir, tarihe ve sanata ilgi duyan herkesin mutlaka görmesi gereken bir yer.
Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde Erasmus+ projesi ile seyahat konaklama ve yemek masraflarınızın karşılandığı projeye katılmak için tıklayınız !
Et Taous: Çölün Ortasında Bir Gece
Fez’in tarih dolu sokaklarında geçirdiğim harika günün ardından, Fas’taki bir sonraki durağım çölün ortasındaki Et Taous oldu. Bu kez, büyüleyici bir çöl macerası beni bekliyordu. Et Taous’a ulaşmak uzun ve heyecan verici bir yolculuktu. Çölün derinliklerinde bir yer olan bu kasaba, sessizliği ve sonsuzluğu ile adeta başka bir dünyaydı. Gece geç saatlerde Et Taous’a vardık ve Hotel Namad Palace’a giriş yaptık.
Çölün ortasında, yıldızların altında bir otelde kalmak, tarif edilemez bir duyguydu. Gökyüzü o kadar berrak ve yıldızlarla doluydu ki, kendimi adeta uzayın sonsuzluğunda kaybolmuş gibi hissettim. Otelin atmosferi ise sıcak ve samimiydi. Taş duvarlar ve geleneksel Fas dekorasyonu, çölün mistik havasını tamamlıyordu.
Ertesi sabah, çölde uyanmanın heyecanı ile güne başladım. Otelin terasında servis edilen kahvaltı, hem lezzetli hem de manzarasıyla büyüleyiciydi. Sıcacık taze ekmekler, yerel peynirler ve tatlı hurmalarla dolu bir kahvaltı servis ettiler, harikaydı gerçekten.
Kahvaltının ardından, bizi bekleyen jipler ile çölde dolaşmaya çıktık. Çöl safarisi, hayatımda yaşadığım en unutulmaz deneyimlerden biriydi.
Sonsuz gibi görünen kum tepeleri arasında, rüzgarın şekillendirdiği dalgalı kum denizinde ilerlerken, çölün büyüsüne kapıldım. Jiplerin hızı ve kumların arasındaki sarsıntı Dune setinde gibi hissettirdi 😂
Çölün ortasında durup etrafı seyrettiğimde, sessizlik ve huzur beni derinden etkiledi. Ufukta beliren kum tepeleri, gökyüzünün mavisiyle birleşerek muhteşem bir manzara oluşturuyordu. Çölün bu büyüleyici güzelliği karşısında, insanın doğayla ne kadar küçük ve uyum içinde olduğunu bir kez daha anladım.
Jiplerle yapılan gezintinin ardından, Berberi çadırlarında mola verdik.
Burada, geleneksel nane çayı ikram edildi ve Berberi müziği eşliğinde bir süre dinlendik. Yerel halkın misafirperverliği ve samimiyeti, bu deneyimi daha da özel kıldı. Çölün ortasında, yerel kültürü yakından tanımak gerçekten eşsiz bir deneyimdi.
Ancak burada önemli bir not düşmek isterim: Çöl bölgesinde ikram edilen çayları içerken dikkatli olun. Bazı yerlerde çay yapımında musluk suyu kullanılabiliyor ve bu da bağırsak ve mide problemlerine yol açabilir. (Ben yaptım siz yapmayın 😂)
Bu yüzden, mümkünse şişelenmiş su kullanmalarını rica edin ya da kendiniz yanınızda getirin.
Et Taous’taki bu çöl macerası, hayatımda unutamayacağım anılar arasında yerini aldı. Fas’ın bu büyüleyici coğrafyasında, çölün ortasında bir gece geçirmek ve sabahın ilk ışıklarıyla başlayan macera, gerçekten ruhumu besledi.
Eğer yolunuz Fas’a düşerse, Et Taous ve çevresindeki bu büyülü çöl deneyimini mutlaka yaşamalısınız.
Çadırda vakit geçirdikten sonra tekrar yola çıktık ve başka bir noktaya gittik.
Burada, kerpiçten yapılmış evler vardı. Bu evlerden birine girdik ve içeride bizi bir dans gösterisi bekliyordu. Geleneksel müzik aletlerinin çalındığı bu gösteri, Fas kültürünün ne kadar zengin ve renkli olduğunu bir kez daha gösterdi. Ritmik danslar ve melodiler, adeta ruhumuza işledi.
Otele döndüğümüzde, bir şeyler yiyip içtikten sonra akşamüstü tekrar dışarı çıktık ve 30 küsur deve bizi bekliyordu. Hava rahatlamıştı ve bu deve işini güneşin alnında yapmadığımız için çok sevindim. Develere binip 20-30 dakika yol aldık.
Durduğumuzda, kumların üzerinde yatıp gün batımını seyrettik. Gökyüzünün turuncuya, kırmızıya ve mora boyandığı o anlar, gerçekten unutulmazdı.
Hava hafifçe kararmaya başlayınca tekrar develere bindik ve geceyi çölün ortasında geçireceğimiz çadırlarımıza doğru yola koyulduk. Vardığımızda, çadırların beklentilerimin çok ötesinde olduğunu gördüm.
Gayet güzel, tertipli, duşlu ve temiz yerlerdi. Hava tamamen karardığında, çevremdeki sessizliğe hayran kaldım. Çıt çıkmıyordu ve bu sessizlik o kadar güzeldi ki tarif etmek zor. Gökyüzünde binlerce yıldız vardı ve hiçbir şehir ışığı bu manzarayı bozmadı. Sadece mumlarla aydınlanan çadırların etrafında oturup yıldızları izlemek, hayatımda yaşadığım en huzur verici anlardan biriydi.
O sabah saat 5.30’da uyandık ve bu sefer gün doğumunu izlemek için toplandık. Çölün ortasında güneşin doğuşunu izlemek, belki de bu seyahatin en büyüleyici anıydı. Ufukta beliren ilk ışıklarla kum tepeleri altın rengine büründü. Her anı fotoğraflamak istedim ama gözlerimle görmek, ruhumla hissetmek daha anlamlıydı. Bu gün, gerçekten en enfes günlerden biriydi.
Yemek zamanı geldiğinde yine güzel yemekler yedik. Fas’ın ünlü Tajine yemeğini tattım. Güveçte, huni şeklinde kapaklı bir kapta pişirilen bu et yemeği, enfes bir lezzetti. Pişme aşamasında çektiğim bir fotoğrafı da ekliyorum, bu eşsiz lezzeti görmeniz lazım.
Sahra Çölünde Kamp Yapmak ; Fas’da Geçen 1 Hafta ! Chefchaouen – Mavi İnci , Bir Üniversite Şehri: Fez , Et Taous: Çölün Ortasında Bir Gece,
Dönüş Vakti
Gün doğumunun ardından yavaştan dönüş yolculuğumuz başladı. Yol üzerinde Aoufuous ve İfrane kentlerine uğradık.
İfrane gerçekten çok enteresan bir yerdi; Hollanda’yı andıran ev yapılanması ile Fas’ın çöl ve geleneksel şehirlerinden çok farklı bir hava sunuyordu. Temiz ve düzenli sokaklarında biraz vakit geçirdikten sonra, fazla kalmadan yolumuza devam ettik.
Ertesi gün, Asilah’a doğru yola çıktık. Asilah, Fas’ın kuzeybatı kıyısında, Atlantik Okyanusu’na bakan tatlı bir kasaba.
İlk kez plajı gördük ve buranın Bodrum’a benzer bir havası vardı. Beyaz badanalı evleri, dar sokakları ve deniz kıyısındaki huzurlu atmosferiyle Asilah, dinlendirici bir mola oldu.
Sahilde yürüyüş yapıp deniz havasını içimize çektikten sonra, bu güzel kasabayı keşfetmeye devam ettik.
Fas’taki bu macera dolu yolculuk, her anıyla unutulmazdı. Her şehir, her kasaba ve her an, farklı bir hikaye ve deneyimle doluydu. Fas’ın büyüleyici doğası, zengin kültürü ve sıcak insanlarıyla dolu bu yolculuk, hayatım boyunca hatırlayacağım anılarla doluydu.
Bir sonraki seyahat maceramda görüşmek üzere!
YAZARIMIZIN İNSTAGRAM HESABI İÇİN TIKLAYINIZ !
Sahra Çölünde Kamp Yapmak ; Fas’da Geçen 1 Hafta ! Chefchaouen – Mavi İnci , Bir Üniversite Şehri: Fez , Et Taous: Çölün Ortasında Bir Gece
Ücretsiz Avrupa için Erasmus+ Projeleri İçin Tıklayınız
Ucuz uçak bileti arama motorumuz yayında ! Ucuz uçak biletleri için tıklayınız !
Ücretsiz duyuru kanalımız sayesinde tüm gelişmelerden anında haberdar olabilirsiniz ! WhatsApp duyuru kanalımıza üye olmak için tıklayın
Anlık kampanya ve indirimlerden haberdar olmak ve HEPSİBURADA SÜPER İNDİRİMLER İÇİN TIKLAYINIZ
0 Comments